Din konusu hassas bir konu. Son dönemde ülkemde fazlaca
tartışılıyor: kimin ne kadar inançlı olduğu, neye nasıl ne şekilde inandığı,
yaşam biçimleri. Kimisi siyasi görüşünden dolayı inkara yöneliyor inancını,
kimisi ise hiç inanmadığı halde yine siyasi nedenlerle herkesten daha dinci
oluveriyor bir günde. Kavramlar, düşünceler, kişilikler karmaşası ortalık.
Böyle bir dönemde en kötüsü çocuklara oluyor bence çünkü yapısal pek çok
değişiklikle birlikte eğitim sistemi de büyüklerin hop oturup hop kalkıp aldıkları
kararlarla çeşit çeşit şekillere bürünüyor.
İnanç esas evrende, inanmadan, gönlünü koymadan amaca ulaşmak, başarmak
mümkün değil. Ama bu inancın hangi formda, ne şekilde olacağını tanımlamak ve
insanlara o tanımı zorla kabul ettirmek
devlete düşmez bana göre. Herkes gönlünce yaşamalı inancını veya
inançsızlığını ve devletin görevi bu düzenin devamını sağlamak olmalı.
Londra’da bunca din ve dil çeşitliği içinde, kendimizi
yaşam görüşü bizim gibi olan bir topluluk içinde bulduk. Etrafımızdaki pek çok
ailenin dini görüşü liberal, yani çoğu kiliseye gitmeyen, Noel ve Paskalya’yı
dini olmaktan çok kültürel bir şenlik gibi kutlayan insanlar. Biz de böyle bir kitle
içinde yaşadığımız için kızımızın yuva ve okul seçimini din konusunda hiç
kaygılanmadan eğitim kalitesini dikkate alarak yaptık.
Ev içinde bir din sembolü görmeyen, herhangi bir dinin
gereklerini uygulamayan bir anne babanın çocuğu olarak yuva yaşına gelene kadar
kızımız dinle tanışmadı. Türkiye’de olsaydık da böyle büyüyecekti elbette ama
etrafında kilise yerine cami, Noel gösterisi yerine yılbaşı gösterisi, Paskalya
kutlaması yerine bizim bayramlarımız olacak ve doğal olarak bizim kültürümüz ve
içinde geliştiği dini değerler hakkında daha fazla bilgisi olacaktı.
Yuvayla birlikte Noel gösterileriye hayatına girmeye
başladı ilk din sembolleri: İsa, Vaftizci Yahya, Bakire Meryem. Yuva döneminde
bu durum endişelendirmedi beni, ancak okulla birlikte durum değişti.
Kızımızın okulu evimize yakın, herhangi bir din ile bağı olmayan, akademik olarak “olağanüstü” sayılan bir devlet okulu. Pek çok başka konuda okuldan memnun olsak da, okuldaki ilk yılında, dine fazlaca vurgu yapılması hoşumuza gitmedi. Önce yuvayla paralel bir şekilde İsa’nın çocukken oynadığı oyunlar, Noel kutlamaları gibi ürkütücü olmayan konulardan başlayan bu eğitimin, kızımın evde Hristiyanlık ve İsa hakkında bana daha çok soru sormasıyla, arttığını anladım. Bunun üzerine okula gidip öğretmeniyle konuşmaya karar verdim. Öğretmen din eğitiminin müfredat çerçevesinde genel dini bilgiler içerdiğini ve okulda bu kapsamda diğer dinler hakkında da bilgi verildiğini söyledi. Ayrıca veli olarak çocuğumuzu din eğitimi dışında bırakmak gibi bir hakkımızın olduğunu da dile getirdi. Ancak biz çocuğumuzun kendisini diğer arkadaşlarından farklı hissetmesini istemediğimiz için böyle bir talepte bulunmadık.
Kızımızın okulu evimize yakın, herhangi bir din ile bağı olmayan, akademik olarak “olağanüstü” sayılan bir devlet okulu. Pek çok başka konuda okuldan memnun olsak da, okuldaki ilk yılında, dine fazlaca vurgu yapılması hoşumuza gitmedi. Önce yuvayla paralel bir şekilde İsa’nın çocukken oynadığı oyunlar, Noel kutlamaları gibi ürkütücü olmayan konulardan başlayan bu eğitimin, kızımın evde Hristiyanlık ve İsa hakkında bana daha çok soru sormasıyla, arttığını anladım. Bunun üzerine okula gidip öğretmeniyle konuşmaya karar verdim. Öğretmen din eğitiminin müfredat çerçevesinde genel dini bilgiler içerdiğini ve okulda bu kapsamda diğer dinler hakkında da bilgi verildiğini söyledi. Ayrıca veli olarak çocuğumuzu din eğitimi dışında bırakmak gibi bir hakkımızın olduğunu da dile getirdi. Ancak biz çocuğumuzun kendisini diğer arkadaşlarından farklı hissetmesini istemediğimiz için böyle bir talepte bulunmadık.
Eve gelip kızımla ona hissetirmeden yaptığım sohbetler
sonucunda, Hinduluk ve Musevilik hakkında da bilgisi olduğunu öğrendim ama
İslam hakkında hiçbir bilgisi yoktu. Duyduğum rahatsızlık, çocuğuma
Hristiyanlık hakkında çok bilgi verilmesi ya da İslam hakkında hiçbir bilgi
verilmemesinden değil, dini anlamda liberal olduğunu düşündüğüm bir ülke ve
ortamda eğitim sisteminde beklediğimi bulamamaktan kaynaklanıyordu. Bunun
üzerine İngiltere’deki okullardaki dini eğitim müfredatı konusunda bir araştırma
yaptım. Ve gördüm ki okullarda din eğitimi ülkedeki ana din çerçevesinde
yapılıyor. Diğer dinler hakkında da bilgi verilebiliyor ancak hangi dinler
hakkında ne kadar bilgi verileceğinin belirlenme kararı yerel yönetimler ve
okulların kendi inisiyatifinde.
2011 nüfus sayımı rakamlarına bakıldığında Birleşik Krallık’da nüfusun % 59.5’i Hristiyan, % 25.7’i dinsiz, %7.2’si belirsiz, % 4.4’ü Müslüman ve diğer dinler %3.3’ü (% 1.3’ü Hindu, % 0.4’ü ise Musevilik) oluşturuyor.
2011 nüfus sayımı rakamlarına bakıldığında Birleşik Krallık’da nüfusun % 59.5’i Hristiyan, % 25.7’i dinsiz, %7.2’si belirsiz, % 4.4’ü Müslüman ve diğer dinler %3.3’ü (% 1.3’ü Hindu, % 0.4’ü ise Musevilik) oluşturuyor.
Ülkede 2. din konumunda olan Müslümanlık hakkında kızımın
okulunda hiç bahsedilmemesi bana o kadar ilginç geldi ki biraz daha
araştırdığımda sınıfta dini eğitim verip vermeme kararının öğretmenlere
bırakıldığını, dini eğitim verdiği veya vermediği için öğretmenin suçlanamayacağını
ve dahası kızımın öğretmenin okuldaki o yıl için dini eğitim müfredat sorumlusu
olduğunu öğrendim. İçinde bulunduğumuz sistem buydu ve bu sistemde bir sonraki
sene öğretmen değişinceye kadar beklemekten ve daha tarafsız bakış açılı bir
öğretmen dilemekten başka yapabileceğimiz bir şey yoktu.
Nitekim bir sonraki yıl daha liberal bir öğretmeni oldu.
Daha az Hristiyanlık bilgisi vardı ama hala diğer dinler hakkında yeterli bilgi
yok. Bu seneki öğretmeni de hiç din eğitimi vermiyor sanırım. Her sene başka
bir senaryo anlayacağınız. Ama biz artık onun ilerleyen yaşı doğrultusunda
ondan gelen sorularla ona farklı düşünceler ve inançları anlatıyoruz. Şu an
durum istediğimiz gibi. Ama yine de kaygı verici çünkü hala tarafsız bir din
bilgisi almayan kızımızın bir sonraki sene nasıl bir öğretmene denk geleceğini
bilmiyoruz.
Bir tarafta ülkemde artan bir şekilde dinin hayatın her
alanına girmesinden endişe duymak, öte taraftan birinci dünya ülkesi
İngiltere’de İslam dinini de kapsayan tarafsız geniş vizyonlu bir eğitim
beklemek ve bulamamak. Sorun aynı aslında ve arzu edilen şey net: tarafsız ve
kucaklayıcı bir bakış açısı ile yoğrulan bir eğitim.
Gençlerin bir toplumda pek çok insan için inancın ne ifade
ettiğini ve dinin yerini anlamaları önemli bence. Ancak inanç sistemlerinin
çocuklara öğretilmesi ailenin sorumluluğu olmalı, devletin değil. Ya da devlet
bu eğitimin mevcut tüm dinleri, dinsizliği, laik felsefeleri ve dünya
görüşlerini kapsar bir şekilde olmasını sağlamalı. Toplumdaki sadece bir dini
görüşü temsil eden bir eğitim anlayışı sisteme güvensizliği doğurmanın yanı
sıra aynı zamanda genç bireylerin din özgürlüğününü de sınırlayacaktır.
Din toplum üzerinde etkili olan faktörlerden sadece biri.
Sağlıklı bir topluma etken tüm faktörlerin tarafsız bir şekilde işlendiği bir
eğitim sistemiyle ulaşmak mümkün. Birbirini dinleyen, anlamak isteyen, geniş
bakış açılı, vizyonlu insanlara sahip olmak için önce çocuklardan başlanmalı.
Bunu onları din, dil ve renklerine göre ayrıştırarak değil, ancak doğru
eğitimle birbirleri hakkında daha fazla bilgi sahibi olmalarını sağlayarak,
sınırları kaldırarak başarabiliriz. Ama önce buna inanmak lazım.
Nelson Mandela ne doğru söylemiş :
“Hiç kimse ten
renginden geçmişinden ya da dininden dolayı birbirinden nefret ederek dünyaya
gelmez. İnsanlar nefret etmeyi öğrenirler ve eğer nefreti öğrenebiliyorlarsa o
zaman onlara sevmeyi de öğretebiliriz.“
Kaynak:
http://en.wikipedia.org/wiki/Religion_in_the_United_Kingdom
https://www.gov.uk/government/uploads/system/uploads/attachment_data/file/190260/DCSF-00114-2010.pdf
Not:
Bu yazı 19.01.2014’de
Alternatif Anne’de yayınlanmıştır.
Bizde dinin herşeye alet edildiği şu günlerde çok güzel bir konuya değinmişsin . Onlar bu işi oyunla , şarkılarla hissettirmeden küçücük beyinlere kazıyorlar . Sizde olduğu gibi velilerin takipçi olmaları gerekli .kalemine sağlık ..... Nezahat
YanıtlaSilÇok teşekkürler anneciğim...
YanıtlaSilGecen haftasonu biz de tam bu konuyu konusuyorduk arkadaslarla, denk geldi!
YanıtlaSilInanc ozel ve icsel olduguna gore en once ailede baslayip, cocukla buyur, gelisir, yonlenir diye dusunuyorum. Tipki tohum ekmek gibi.
Ayca xx
Yorumun için teşekkürler Ayça. Evet kesinlikle öyle ancak ailede başlayan bu inanç sisteminin kaspamlı bir bir eğitimle kucaklanması çok önemli. Sevgilerimle...
YanıtlaSilYazıyı çok beğendim. Tespitlerin çok ilginç gerçekten. "Demek İngiltere'de de" . Vay ...mehmet
YanıtlaSilYazımı beğendiğinize sevindim Mehmet abi, çok teşekkürler...
YanıtlaSil