Britanya’da robin olarak bilinen sinekçil bir kuş var. Göğüs kısmı turuncu, başı çizgili
gri, üst tarafları kahverengi, karın kısmı beyaz olan ve 12.5-14cm
büyüklüğünde, boyut olarak bizim serçeyi andıran, robin Britanya kültüründe çok
seviliyor. O kadar ki neredeyse 40 senedir ulusal kuş olarak
seçiliyor. Kıta Avrupası’nda insanlar tarafından avlanan bu kuş cinsine Britanya'da, hem bahçe
dostu olarak bilindiğinden hem de farklı folklorik nedenlerden dolayı, zarar verilmiyor aksine korunup kollanıyor. Bu nedenden olsa gerek insanlardan korkmayan, çok
yakınına kadar gelen, robini bahçesinde görmek çok mutluluk veriyor insana.
Öyle ki sürekli gelsin, hep gelsin de, o ince narin ama atik tavırlarıyla, o
güzel renk harmanlı zarafetini izleyebilelim diye suyunu ve yemini eksik
etmiyor insan. Bir de şarkı söylüyor robinler; diğer kuşlardan farklı olarak
tüm sene cıvıltısını, müziğini sürdürüyorlar.
Bahçemize
ara ara gelip giden robinler bize de mutluluk verir hep, hem de çok. Dalya hiç
kaçırmaz onları. Ancak ben size şimdi başka
bir robinden söz etmek istiyorum. Kuş robin gibi sürekli şarkı söyleyen, aynı
onun gibi insan gördü mü yanına gelen, özellikle çocukları çok seven komşumuz
Robin.
90 küsur yaşlarında olan Robin 4.5 yaşında piyano çalmayı öğrenmiş. “Okumaya da o zaman başlamıştım, ikisini bir arada öğrendim” demişti bana bir kere. “Evde herkes piyano çalıyordu, seçme şansım yoktu” diye de eklemişti ardından. Şu an hala çocukluğundaki piyanoyu çalan Robin müziğiyle bizim evi de şenlendiriyor. Üstelilk sadece piyano ile değil kendi sesiyle de; ara ara söylediği aryalarla hayatımıza renk katıyor.
90 küsur yaşlarında olan Robin 4.5 yaşında piyano çalmayı öğrenmiş. “Okumaya da o zaman başlamıştım, ikisini bir arada öğrendim” demişti bana bir kere. “Evde herkes piyano çalıyordu, seçme şansım yoktu” diye de eklemişti ardından. Şu an hala çocukluğundaki piyanoyu çalan Robin müziğiyle bizim evi de şenlendiriyor. Üstelilk sadece piyano ile değil kendi sesiyle de; ara ara söylediği aryalarla hayatımıza renk katıyor.
İkinci
dünya savaşı sırasında Cambridge Üniversitesi'nde tıp eğitimini tamamlayan Robin, müziğe ilgisini orada da devam
ettirerek aynı zamanda müzik eğitimi de almış. İki sene üst üste üniversitenin
Noel korosunda solo yapmaya hak kazanmış. Hem doktor hem müzisyen olan Robin, işini de iki ilgi
alanını birleştirecek bir şekilde seçmiş ve psikolojik sorunları olan çocuklar
üzerinde müzikle terapi üzerine yoğunlaşmış.
Hayatında
artık kitaplar ve müzik dışında pek birşey yok gibi görünse de, aslında Robin’in
çok dolu bir yaşamı var. İnsan, çocuk, hayvan, doğa sever biri çünkü. Dostları
çok; gelen gideni bitmiyor. Ayrıca yağmur yağdığında dışarı çıkıp ıslanmaktan
çekinmeyecek, hala üşünülecek serinlikte olan güzel bir bahar gününde incecik
giyinip temiz havayı solumak için kendini yollara atmaktan üşenmeyecek,
dışarıdan bir çocuk sesi duyduğunda hemen penceresini açacak yoğunlukta bir
yaşama sevinci var.
Evi
de kendisi gibi ayrı bir hazine. Dalya'nın keman çaldığını öğrenmesi ile Dalya’yı
sayısız kere birlikte müzik yapmak için evine davet etti. Biz de gittik bir iki
kere. Dünyanın dört bir yanından toplanmış müzik aletleri ve hemen her konuda
kitabı içeren kütüphanesi inanılmaz. Onu her ziyaret ettiğimizde çaldığı müziği
mi dinleyeyim, ilk defa gördüğüm bir müzik aletini mi deneyeyim yoksa ilgimi
çeken bir kitaba mı göz atayım? Ne yapacağımı şaşırıyorum anlayacağınız. Zaten
Dalya da kemanıyla Robinle düet yapmaktan daha çok diğer ilginç müzik aletleri
ile onun uçuşan parmaklarıyla yaptığı müziğe eşlik etmeyi tercih ediyor.
Robin'le
ilgili herşey çok hoş olsa da üzücü bir durum da var; o bir Alzheimer hastası. Her geçen gün daha
da fazla unutuyor. Daha önce pek çok
kere birlikte müzik yaptığı Dalya’ya herhangi bir müzik aleti çalıp çalmadığını
soruyor? Lara'nın doğduğunu niye ona söylemediğimizi soruyor? Oğlunun mesleğinin
ne olduğunu hatırlamıyor. Ama ne müziği unutuyor, ne piyano çalmayı, ne şarkı
söylemeyi, ne de yaşama sevincini. Her sabah aryalarla uyanıyor, yoga yapıyor, saatlerce
piyano çalıyor, değişen
mevsimi izliyor ve hayattan keyif almaya devam ediyor -en azından şimdilik.
Robin’i
tanımak, onunla komşu olmak bizim için çok büyük bir zevk. İhtiyarlanmadan
yaşlanmanın kanıtı bir şekilde her
gününü bir çocuk heyecanıyla yaşayan sevgili komşumuz hayatımıza renk katıyor.
Aynı ismini aldığı minik kuş gibi varlığıyla bizi mutlu ediyor. Hepinizin
hayatında bir Robin olması dileğiyle… Sevgilerimle...
Kaynak
http://en.wikipedia.org/wiki/European_robinhttp://www.onekind.org/be_inspired/animals_a_z/robin_european/