Lara'ya hamileliğimin son bir iki haftasıyla başlayan ve sonrasında onu dünyaya getirdikten sonraki dönemde ana işim sanki sadece onu "büyütmek" oldu. Daha önce Dalya'nın neredeyse tüm koşuşturmaları (okula bırakıp almak, aktivitelerine götürüp getirmek) benim tarafımdan yapılırken bu süreçte destek kuvvetler devreye girdi ve ben de doğal olarak onun okul ortamından uzaklaştım.
Bir önceki Cuma akşamı bir yılı aşkın bir süredir Dalya'nın okulunda devam eden inşaat çalışmalarının sona ermesiyle birlikte yeni okulun açılış kutlaması vardı. Biletleri aylar önce satışa çıkarılan kutlama geleneksel halk dansı (barn dance) konseptinde olacaktı. Öncesinde fazlaca planlama gerektirdiğinden aslında gitmeyi çok istemediğim ama Dalya için oldukça önemli olan bir kutlamaydı bu. Benim için önemi ise Dalya ile kız kıza gideceğimiz ve bebek uyutma, emzirme, yedirmeden dolayı herhangi bir kesinti olmadan geçireceğimiz bir anne-kız zamanı olmasıydı. Hazırlandık, Lara'yı babaya bıraktık ve gittik.
Okula adım atar atmaz yine o renkli, eğlenceli aile günlerinden biri olacağını anladım. Meğer ben bunca zamandır o kadar kopmuşum ki kızımın okulundan -bunda inşaat faaliyetlerinden dolayı azalan okul aile birliği (PTA) çalışmalarının da etkisi var tabii ki- gerçekten eğlence faktörünü göz ardı etmişim.
Geçen 3 yıl içinde okula para toplamak için gönüllü olarak pişirip sattığım kekler, okul panayırlarında hazırlayıp sattığım meyve suları (smoothie), kıyafet değiştirme standında giydirdiğim çocuklar, Noel panayırında sattığım hediyelik eşyalar, Noel Baba'yı görmek üzere mağarasına taşıdığım çocuklar... Aynı okula giden çocukları için daha iyi şartlar sağlamak için çabalayan anne ve babalar ile paylaştığımız o birlik beraberlik ruhu ile ortaya çıkarılan muhteşem eserler, eğlendirilen çocuklar, geçirilen keyifli aile anları. Hepsini unutmuşum meğer. Birden kendimi yine 3-5 anne babanın hayranlık verici çabası ile ortaya çıkan 2 saatlik muhteşem bir aile eğlencesi içinde buldum.
Kutlama için işlerinden erken çıkmış ebeveynler, gün içindeki diğer rollerinden sıyrılmış, ünvanlarını, koltuklarını bir kenara bırakmış, sadece anne ve baba olarak giyinmiş süslenmiş çocuklarının elini tutmuş ve gelmiş okulun açılışı için eğlenmeye.
Gözler ışıl ışıl, başladı herkes bilmediği bir türde dans etmeye. Okulun çılgın müzik öğretmeni elinde mikrofon dans komutları verdikçe benim de kendimi dans eden kalabalığın içinde bulmam çok gecikmedi. Tanımadığım ama gözümün aşina olduğu bir anne ile ele ele tutuştuk önce, sonra daha önceden göz aşinalığım bile olmayan komik kostümlü bir baba ile, sonra da Dalya ve onun gibi minik elli diğer arkadaşları ile. Bilmiyorduk hiçbirimiz o dansı ama yine de denedik, birbirimizin ayağına bastık, güldük, sohbet ettik ve hep beraber bizim yaptığımız minik yardımlarla tamamlanan yeni sınıfları, kütüphaneleri ve müzik odalarını kutladık. Biz yapmıştık evet, yenilenmiş okul hepimizin eseriydi (kimimizin belki daha çok).
Geçen 3 yıl içinde okula para toplamak için gönüllü olarak pişirip sattığım kekler, okul panayırlarında hazırlayıp sattığım meyve suları (smoothie), kıyafet değiştirme standında giydirdiğim çocuklar, Noel panayırında sattığım hediyelik eşyalar, Noel Baba'yı görmek üzere mağarasına taşıdığım çocuklar... Aynı okula giden çocukları için daha iyi şartlar sağlamak için çabalayan anne ve babalar ile paylaştığımız o birlik beraberlik ruhu ile ortaya çıkarılan muhteşem eserler, eğlendirilen çocuklar, geçirilen keyifli aile anları. Hepsini unutmuşum meğer. Birden kendimi yine 3-5 anne babanın hayranlık verici çabası ile ortaya çıkan 2 saatlik muhteşem bir aile eğlencesi içinde buldum.
Kutlama için işlerinden erken çıkmış ebeveynler, gün içindeki diğer rollerinden sıyrılmış, ünvanlarını, koltuklarını bir kenara bırakmış, sadece anne ve baba olarak giyinmiş süslenmiş çocuklarının elini tutmuş ve gelmiş okulun açılışı için eğlenmeye.
Gözler ışıl ışıl, başladı herkes bilmediği bir türde dans etmeye. Okulun çılgın müzik öğretmeni elinde mikrofon dans komutları verdikçe benim de kendimi dans eden kalabalığın içinde bulmam çok gecikmedi. Tanımadığım ama gözümün aşina olduğu bir anne ile ele ele tutuştuk önce, sonra daha önceden göz aşinalığım bile olmayan komik kostümlü bir baba ile, sonra da Dalya ve onun gibi minik elli diğer arkadaşları ile. Bilmiyorduk hiçbirimiz o dansı ama yine de denedik, birbirimizin ayağına bastık, güldük, sohbet ettik ve hep beraber bizim yaptığımız minik yardımlarla tamamlanan yeni sınıfları, kütüphaneleri ve müzik odalarını kutladık. Biz yapmıştık evet, yenilenmiş okul hepimizin eseriydi (kimimizin belki daha çok).
İngiltere'de eğitim sisteminde memnun olmadığım bir sürü nokta var ama diğer okullarda nasıl olduğunu bilmesem de Dalya'nın okulundaki ailelerin dayanışması ilk günden beri hep etkiledi beni. Sivil toplum bilinci ile oluşturulan bireylerin dayanışmasının toplumsal yaşamı nasıl şekillendirebileceğine ilişkin çok başarılı örnekler oluşturuyor bu okul bence. Her şey devletten beklenmiyor veya devletten elde edilemiyor diye "elimizdeki buymuş bununla yetinelim" denmiyor. Hiçbir bireysel kazanç beklentisi olmayan salt kamu yararı amacı güden anne-babaların çalışmalarıyla azar azar büyüyen, çok güzel eserler çıkıyor ortaya. Ortaya çıkan faydalı eserlerin yanısıra muhteşem aile eğlenceleriyle de çocuklarımızın okul anıları ölümsüzleşiyor.
O gece eve daha önceden gayet iyi bildiğim bir duyguyu tekrar hissederek döndüm: aidiyet ve şanslılık. Kendimi bu topluluğa ait hissediyorum ve de şanslı. Ayrıca biliyorum daha öğrenilecek çok şey var...
O gece eve daha önceden gayet iyi bildiğim bir duyguyu tekrar hissederek döndüm: aidiyet ve şanslılık. Kendimi bu topluluğa ait hissediyorum ve de şanslı. Ayrıca biliyorum daha öğrenilecek çok şey var...