İngiltere’de ilkokulda 4. yılında olan
bir çocuk annesi olarak içinde büyümediğim,
dolayısıyla, yabancı olduğum eğitim sistemini sürekli sorgular haldeyim. “Türkiye’de olsan da şu anki eğitim
sistemine yabancı olurdun merak etme” diyen sesinizi duyar gibiyim. Biliyorum
pek çok şey bizim çocukluğumuzdaki gibi değil hiçbir yerde, ayrıca bizim
çocukluğumuzdaki eğitim sisteminin de iyi olduğunu savunuyor değilim. Biliyorum
ki hepimiz bir anlamda yabancıyız bugünkü eğitim sistemine; ama kimi şeyler burada gerçekten
farklı.
Söz gelimi her sene çocukların öğretmeni değişiyor veya her okulda böyle olmasa da bizim okulda iki senede bir aynı yıl sınıf öğrencilerinin sınıfları karıştırılıyor. Dolayısıyla çocuklar ne öğretmenleri ne de arkadaşlarına çok bağlanamıyor. Bu pek tabii ki bilinçli bir politika. Çocukların duygusal bağlardan erkenden sıyrılıp daha gerçekçi bireyler olmaları, ayaklarının yere daha sağlam basmalarını sağlamak esas amaç. Yan amaçlardan en önemlisi de öğrencilerin farklı öğretmenler tarafından değerlendirilmesini sağlayarak öğretmen önyargılarından soyutlanan bir sisteme ulaşmak olabilir diye düşünüyorum. Yoksa bu mu esas amaç? Bilmiyorum...
Söz gelimi her sene çocukların öğretmeni değişiyor veya her okulda böyle olmasa da bizim okulda iki senede bir aynı yıl sınıf öğrencilerinin sınıfları karıştırılıyor. Dolayısıyla çocuklar ne öğretmenleri ne de arkadaşlarına çok bağlanamıyor. Bu pek tabii ki bilinçli bir politika. Çocukların duygusal bağlardan erkenden sıyrılıp daha gerçekçi bireyler olmaları, ayaklarının yere daha sağlam basmalarını sağlamak esas amaç. Yan amaçlardan en önemlisi de öğrencilerin farklı öğretmenler tarafından değerlendirilmesini sağlayarak öğretmen önyargılarından soyutlanan bir sisteme ulaşmak olabilir diye düşünüyorum. Yoksa bu mu esas amaç? Bilmiyorum...
Ben bunları neden bu kadar düşünüyorum? Çünkü benim kızım için duygusal bağ
oldukça önemli. Sadece müfredata ilişkin hedeflerini yakalamaya çalışan, mekanik
bir şekilde ders anlatan, mesafeli öğretmenlerle mutlu olamıyor kızım ve bu
durum bence sınıftaki başarısına da yansıyor. Geçen seneki, herkesin çok tercih
ettiği, akademik olarak çok başarılı, muhteşem öğretmeniyle hem kızım hem de biz,
tüm çaba ve isteğe rağmen, o bağı kuramadık. Oysa bu sene okula nasıl istekli
gittiğini ve öğretmeninin ondaki olumlu etkisini görünce keşke okula hep bu
öğretmenle devam edebilse diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Oysa madalyonun
bir de öteki yüzü var, ya sevmediği bir öğretmenle (ya da onu sevmeyen) okula devam etmek
zorunda kalsa? O zaman ne
acı verici olur.
Ben
bunları kendi kendime kurar düşünürken, yakın zamanda yayınlanan öğretmen ile öğrencisinin kişilik
benzerliğinin öğretmenin öğrencisinin başarısını değerlendirmede etkili
olduğunu gösteren ilginç bir çalışmaya denk geldim.
Almanya'nın
Bamberg şehrinde Otto-Friedrich-Universitesi'nde araştırmacı olan ve bu
çalışmayı yürüten Tobias Rausch öğretmenlerin görüşlerinin oluşumu ve
dolayısıyla görüşlerindeki önyargılar hakkında çok az şey bilindiğini düşünerek
böyle bir araştımaya gerek duymuş.
Araştırmanın sonucu öğretmenlerin görüşlerinin genelde doğruyu yansıtmadığını gösteriyor.
Almanya'da
8. sınıfta okuyan 294 öğrenci ve 93 öğretmen grubunu inceleyen araştırmada
katılımcıların hepsine dışa dönüklük ve uzlaşmacılık gibi temel kişilik
özelliklerini ortaya çıkarmayı amaçlayan bir test uygulanıyor. Sonrasında
öğrencilere okuma anlama ve matematik testi de uygulanıyor. Test soruları
öğretmenlere de gösteriliyor ama onlar testi uygulamıyor. Öğrenciler testi
bitirdikten sonra öğretmenlere iki soru soruluyor. Birincisi “bu çocuk ortalama
bir 8. sınıf öğrencisine göre ne kadar iyi?” İkincisi ise “bu testte ne kadar
iyi yapacak? “ İlk soru genel görüş ,
ikincisi ise konuya özel görüş içeriyor.
Şaşırtıcı
olmayarak araştırma öğretmenle öğrenci ne kadar biribirine benziyorsa öğrencinin öğretmen tarafından o kadar yüksek
derecelendirildiğini ortaya çıkarıyor. Bu etki öğretmenlerin öğrencilerin okuma
ve matematik testlerindeki başarılarını ölçtüğü konuya özel testlerde görülmüyor. Sadece onların genel yeteneğinin ölçüldüğü soruda görülüyor
bu da zaten onları ne kadar sevdikleriyle ilgili. Başka bir deyimle testten aynı sonucu alan
iki öğrenciden öğretmenin daha çok sevdiğinin daha zeki olduğunu düşünmesi
gibi.
Araştırmayı
yapan Raush bu bulguyu iki açıdan önemli buluyor.
Birincisi
öğretmenin farklı bir sürü şekilde olabilecek önyargısı adaletsiz olarak bazı öğrencileri
geriye atabilir. Israel’de yakın zamanda
yapılan bir araştırmada benzer bir sonuca ulaşılmış. Öğretmenler ile
öğrencilerin ortak ırk ve sosyo ekonomik duruma sahip olmalarına özen gösterildiği
bu araştırma öğretmenlerin öğrencilerin cinsiyetini bilmeleri durumda kızlara
matematikten daha düşük not verdiklerini göstermiş.
İkincisi
ise, Raush’un belirttiği şekilde, bu çalışma öğretmenlerin standardize
değerlendirmeye dayanan bütünleyici ölçüm yapmalarının veya en azından
öğrencinin kendi öğretmeni tarafından derecelendirilmediği değerlendirmeye tabi
tutulmasının önemini ortaya çıkarıyor.
Bu
gibi durumları aşmak için Raush öğretmenlerin önyargılarını farketmeleri için
onları eğitmeye biraz daha fazla zaman ayırmanın iyi bir fikir olabileceğini
söylüyor. Ona göre “Öğretmenlerin öğrencilerinin yeteneklerini değerlendirme
şekillerinin ve önyargılı görüş ve eğilimlerinin farkındalıklarını artırmak en
iyi yoldur”.
Bu
araştırma kızımın okuldaki her yıl değişen ilgi ve başarısının öğretmeni ile
arasındaki benzerlikten veya farklılıktan kaynaklandığını düşünmeye yönlendirdi
beni. Ama şu unutulmamalı ki bu araştırma sadece bir örnek, genellenemez. Ayrıca
öğretmenlerin sevmediği öğrencileri kasıtlı olara geride bıraktığı anlamına da
gelemez.
Ancak
şu bir gerçek ki bu araştırma önyargıların farkında olunması ve onlarla
savaşmaya çalışmanın önemini ortaya çıkarıyor. İnsan görüşü ne de olsa insan
tarafından verilir ve bilinçsiz önyargı insan doğasının bir parçası maalesef.
Ama güzel taraftan bakarsak her başarısızlık veya mutsuzluk durumunda bunun
kaynağını çocukta aramamak, onun yerine bu sonucun altında yatan başka
nedenleri irdelemek gerektiğini görmek bence bu araştırmanın oldukça olumlu bir
sonucu.
Kaynak
http://www.npr.org/blogs/ed/2015/02/22/387481854/if-your-teacher-likes-you-you-might-get-a-better-grade
Not: Bu yazı 15.04.2015'de Alternatif Anne'de yayınlanmıştır. http://alternatifanne.com/okul-ogretmen-basari/
Yine Cok guzel bir yazi, kalemine saglik Tuba. Benim gibi Ingiltere'de yasayan ve cocugu okula baslamak uzere olan anneleri bilgilendiren yazilarini bekliyoruz. Ben mesela her sene ogretmen degistigini bilmiyordum, sana katiliyorum hem artisi hem eksisi var bunun ama herseyin oyle degilmi zaten.umarim bizim gibi duygusal cocuklari olanlarin sansi ogretmenden yana hep yaver gider. Sevgiler, Gül
YanıtlaSilÇok teşekkürler Gül. İyi dileklerine katılmamak mümkün değil. Size de bu yolda şimdiden kolaylıklar diliyor, taze bebeğimizi kokluyorum. Sevgiler...
YanıtlaSil