9 Ekim 2018 Salı

Sonbahar, Robin, Yaşlılık

                                           

Sonbahar hep ayrı duygular uyandırır bende. Bunaltıcı sıcak yaz günlerinden güneşi dolu dolu hissetmenin keyif verdiği günlere, sonra da azar azar soğuyarak insanı gelmekte olan kışa hazırlayan mevsim, gerçek sonbahar. O yok işte Londra'da. Eylül başında açılan okulların koşturmasıyla sabah 6-7 dereceyle güne başlayıp öğleden sonra 20 dereceyi bulmak veya sabah evde kaloriferi yakıp öğleden sonra montu evde bırakmak türü var burada. Karışık biraz yani. Hem zaten duygular da karışık. Öğle bir anda kışa adapte olmak kolay değil. Daha yeni yaprakları temizleyip yaza hazırlamıştık bahçeyi, şimdi yine dökülmeye başlayan kuru yapraklarla nasıl başa çıkacağız gibi eften püften meseleler de var. Esas sorun gelen kış veya içinde bulunduğumuz sonbahar değil oysa ki, geride bırakılan yaz,  biliyorum...

Nedeni ise geride kalan yazın farklı olmasıydı sanırım. Bu yaz bol güneş, bol deniz oldu ama bir sürü kayıplar yaşandı çevremizde. Yaşları 70 civarında bir iki sevdiğim arkadaşımın babacığı vefat etti. Yazlık ortamında annem ile babamın çevresindeki aynı yaş grubunun sağlık sorunları ve bizimkilerin kendi sağlık boğuşmaları içinde iki çocuğun günlük heyecanlarını yakalamaya çalışmak bayağı yordu ve düşündürdü beni.

Yaşlanmak garip bir yolculuk gerçekten: bir taraftan yılların yaşamışlığı ve deneyimi bir taraftan özüne dönmenin kaçınılmazlığı. Annelik deneyimimde ne yaparsan yap çocuğun mizacını aşamadığın gerçeğini kabullenmiş biri olarak yaşlılık yolculuğunda da bu mizacın önemli ölçüde nasıl bir yaşlı olacağınıza ilişkin ipucu vereceğini düşünüyorum. O nedenle kendimizi bilerek mutlu olmaya yönelik olarak mizacımızı törpülemeli, hobi ve alışkanlıklarımızı o doğrultuda yoğunlaştırmalıyız bence.

Ben böyle bir yaşlı tanıyorum. Londra'daki sevgili komşumuz Robin. Maalesef bu yazın kayıplarından biri de oydu, o da göçtü gitti bu dünyadan, biz tatildeyken. Geldiğimizden bu yana evinden eşya çıkıyor. Eşya dediysem 5000 kadar kitap ve 1800’lerden kalma müzik notaları ve dünyanın dört bir yanından topladığı müzik aletleri çoğu. Geçen gün kapının önüne koymuşlar isteyen alsın diye, içim burkuldu.  Dalya daldı içine, dolu dolu gözlerle "hiçbirini bırakmak istemiyorum, onlar Robin'in" dedi. Sözünü ettiğim tarihi nota setinden almış bir set, Beethoven'ın Sonat'larını. "Tamam" dedim "onu alabilirsin, bir de kitap". Anı olsun Robin'den...

Neredeyse 8 yıldır komşumuzdu. İlk 2-3 yıl sağlığı iyiydi son yıllarda ise demans hastalığı bayağı kötülemişti. İki oğlu var, biri Amerika'da yaşıyor bir diğeri de Londra'da. Evde düzenli bakıcı desteğiyle geçirdi son aylarını. Huzurevi'ni düşünmediler Robin için çünkü piyanosu ve müziğinden ayırmak istemiyorlardı onu.  Biz en çok Amerika'daki oğlunu gördük o evde, Robin'in hayatına ilişkin tüm düzenlemeleri o yapıyordu sanki. Son günlerde ise Londra'daki oğlunu görüyoruz.  Hiç ziyaret edilmediği kadar çok ziyaret edildi Robin bu ara oğlu tarafından. Oysa keşke daha sık gelseydi hayattayken, bir çay içseydi babasıyla, güzel müziğini dinleseydi. Bana ne değil mi ama düşünmekten alamıyorum kendimi. Şimdi eşyaları boşaltıyor, bahçeyi temizletiyor, evi boyatıyor. Ya satılacak ya da kiraya verilecek gibi, görücüye çıkacak yani. Ne acı! 

Evet bir kuş uçtu gitti bu diyardan; adı Robin'di. O güzel bir yaşlıydı, her yaşlı öyle olmuyor çünkü. Kitapları, piyanosu, aryaları ve arkadaşları ile bizlere ilham veren bir yaşamı oldu. Onu yaşlılığında tanıdık ama nasıl bir gençliği olduğunu konuşuyoruz hep eşimle.Son zamanlarında oğlunun ismini hatırlayamıyordu belki ama hep piyano çaldı, unutmadığı tek şey müziğiydi.Hala çınlıyor kulağımda piyanosunun sesi. Her neredeysen cıvıltın eksilmesin Robin.
Sonbahar daha bir başka bu sene...Robin, sen ve müziğin neredesiniz?



Not:

1-Robin ilgili bu yazım da ilginizi çekebilir.

2-Bir takipçimin benimle paylaştığı demans hastalarında müziğin gücünü gösteren bu video'yu da görmenizi öneririm.

3 yorum:

  1. Merhaba Tugba, yazilarin harika. Kendimden de parcalar buldugum icin beni cok etkiledi. Bu yazidan sonra bir solukta diger bir kac yazini da okudum.
    Daha once neden farketmedim bilmiyirum ama bundan sonra ekstra bir takipcin var�� Gocen giden ruhlarin bize biraktigi en sey hafizamiza kazidiklari
    anilar. Yillar gecse de hic biri unutulmuyor.
    Sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler Diğdem’cim. Haklısın anılar hep bizimle.

      Sil
  2. Tubacığım, sevgili komşunuz Robin'i detaylı anlatmıştın bir yazında. Çok keyifle okumuştum, hatta böyle bir insanı tanımış olduğunuz için ne kadar şanslı olduğunuzu düşünmüştüm. Dilerim ruhu huzurla ve müzikle dolu mutlu bir yerdedir.
    Ebeveynlerin, büyükanneler ve büyükbabaların sağlık sorunları hatta kayıpları maalesef bizim yaşıtlarımızın ortak üzüntüleri...Güzel anılarla, hayatlarımızda bıraktıkları izlerle hep bizimle olacaklar.
    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil