Sonbahar hep ayrı duygular uyandırır bende.
Bunaltıcı sıcak yaz günlerinden güneşi dolu dolu hissetmenin keyif verdiği
günlere, sonra da azar azar soğuyarak insanı gelmekte olan kışa hazırlayan
mevsim, gerçek sonbahar. O yok işte Londra'da. Eylül başında açılan okulların
koşturmasıyla sabah 6-7 dereceyle güne başlayıp öğleden sonra 20 dereceyi
bulmak veya sabah evde kaloriferi yakıp öğleden sonra montu evde bırakmak türü
var burada. Karışık biraz yani. Hem zaten duygular da karışık. Öğle bir anda
kışa adapte olmak kolay değil. Daha yeni yaprakları temizleyip yaza
hazırlamıştık bahçeyi, şimdi yine dökülmeye başlayan kuru yapraklarla nasıl
başa çıkacağız gibi eften püften meseleler de var. Esas sorun gelen kış veya
içinde bulunduğumuz sonbahar değil oysa ki, geride bırakılan yaz, biliyorum...
Nedeni ise geride kalan yazın
farklı olmasıydı sanırım. Bu yaz bol güneş, bol deniz oldu ama bir sürü
kayıplar yaşandı çevremizde. Yaşları 70 civarında bir iki sevdiğim arkadaşımın
babacığı vefat etti. Yazlık ortamında annem ile babamın çevresindeki aynı yaş
grubunun sağlık sorunları ve bizimkilerin kendi sağlık boğuşmaları içinde iki
çocuğun günlük heyecanlarını yakalamaya çalışmak bayağı yordu ve düşündürdü
beni.
Yaşlanmak garip bir yolculuk
gerçekten: bir taraftan yılların yaşamışlığı ve deneyimi bir taraftan özüne
dönmenin kaçınılmazlığı. Annelik deneyimimde ne yaparsan yap çocuğun mizacını
aşamadığın gerçeğini kabullenmiş biri olarak yaşlılık yolculuğunda da bu
mizacın önemli ölçüde nasıl bir yaşlı olacağınıza ilişkin ipucu vereceğini
düşünüyorum. O nedenle kendimizi bilerek mutlu olmaya yönelik olarak mizacımızı
törpülemeli, hobi ve alışkanlıklarımızı o doğrultuda yoğunlaştırmalıyız bence.
Ben böyle bir yaşlı tanıyorum.
Londra'daki sevgili komşumuz Robin. Maalesef bu yazın kayıplarından biri de
oydu, o da göçtü gitti bu dünyadan, biz tatildeyken. Geldiğimizden bu yana
evinden eşya çıkıyor. Eşya dediysem 5000 kadar kitap ve 1800’lerden kalma müzik
notaları ve dünyanın dört bir yanından topladığı müzik aletleri çoğu. Geçen gün
kapının önüne koymuşlar isteyen alsın diye, içim burkuldu. Dalya daldı içine, dolu dolu gözlerle
"hiçbirini bırakmak istemiyorum, onlar Robin'in" dedi. Sözünü ettiğim
tarihi nota setinden almış bir set, Beethoven'ın Sonat'larını.
"Tamam" dedim "onu alabilirsin, bir de kitap". Anı olsun
Robin'den...
Neredeyse 8 yıldır komşumuzdu.
İlk 2-3 yıl sağlığı iyiydi son yıllarda ise demans hastalığı bayağı
kötülemişti. İki oğlu var, biri Amerika'da yaşıyor bir diğeri de Londra'da.
Evde düzenli bakıcı desteğiyle geçirdi son aylarını. Huzurevi'ni düşünmediler
Robin için çünkü piyanosu ve müziğinden ayırmak istemiyorlardı onu. Biz en çok Amerika'daki oğlunu gördük o evde,
Robin'in hayatına ilişkin tüm düzenlemeleri o yapıyordu sanki. Son günlerde ise
Londra'daki oğlunu görüyoruz. Hiç
ziyaret edilmediği kadar çok ziyaret edildi Robin bu ara oğlu tarafından. Oysa
keşke daha sık gelseydi hayattayken, bir çay içseydi babasıyla, güzel müziğini
dinleseydi. Bana ne değil mi ama düşünmekten alamıyorum kendimi. Şimdi eşyaları
boşaltıyor, bahçeyi temizletiyor, evi boyatıyor. Ya satılacak ya da kiraya verilecek
gibi, görücüye çıkacak yani. Ne acı!
Evet bir kuş uçtu gitti bu
diyardan; adı Robin'di. O güzel bir yaşlıydı, her yaşlı öyle olmuyor çünkü.
Kitapları, piyanosu, aryaları ve arkadaşları ile bizlere ilham veren bir yaşamı
oldu. Onu yaşlılığında tanıdık ama nasıl bir gençliği olduğunu konuşuyoruz hep
eşimle.Son zamanlarında oğlunun ismini hatırlayamıyordu belki ama hep piyano
çaldı, unutmadığı tek şey müziğiydi.Hala çınlıyor kulağımda piyanosunun sesi.
Her neredeysen cıvıltın eksilmesin Robin.
Sonbahar daha bir başka bu
sene...Robin, sen ve müziğin neredesiniz?
Not:
1-Robin ilgili bu yazım da
ilginizi çekebilir.
2-Bir takipçimin benimle
paylaştığı demans hastalarında müziğin gücünü gösteren bu video'yu da görmenizi
öneririm.
Merhaba Tugba, yazilarin harika. Kendimden de parcalar buldugum icin beni cok etkiledi. Bu yazidan sonra bir solukta diger bir kac yazini da okudum.
YanıtlaSilDaha once neden farketmedim bilmiyirum ama bundan sonra ekstra bir takipcin var�� Gocen giden ruhlarin bize biraktigi en sey hafizamiza kazidiklari
anilar. Yillar gecse de hic biri unutulmuyor.
Sevgiler
Teşekkürler Diğdem’cim. Haklısın anılar hep bizimle.
SilTubacığım, sevgili komşunuz Robin'i detaylı anlatmıştın bir yazında. Çok keyifle okumuştum, hatta böyle bir insanı tanımış olduğunuz için ne kadar şanslı olduğunuzu düşünmüştüm. Dilerim ruhu huzurla ve müzikle dolu mutlu bir yerdedir.
YanıtlaSilEbeveynlerin, büyükanneler ve büyükbabaların sağlık sorunları hatta kayıpları maalesef bizim yaşıtlarımızın ortak üzüntüleri...Güzel anılarla, hayatlarımızda bıraktıkları izlerle hep bizimle olacaklar.
Sevgilerimle...