Çocukken zayıf ve narin bir kızdım. Kendi dünyasında, ara ara hülyalara dalan, kendiyle zaman geçirmeyi seven kişiliğim ve ince fiziğim, müzik ve dansın birleştiği baleyle kesişmişti bir şekilde ve ben baleyi çok sever olmuştum. Müzik eşliğindeki o sessiz, zarif dünya öyle hoşuma giderdi ki, iki ağabeyimden fırsat bulup da evde yalnız kalabildiğim anlarda kendimi –kendimce- bale yapar bulurdum. Kapanan sahne perdelerinin tekrar açılmasıyla sopa gibi bacaklarıyla hızlı hızlı sahneye koşarak seyircinin verdiği çiçekleri alan bir balerin görüntüsünü hayal ederdim çoğu zaman. Ailem de fakındaydı benim bu ilgimin ama o dönem yaşadığımız şehirde bale okulu olmadığı için maalesef bu istegi eyleme dönüştürememiştik. Üniversite yıllarında müzik ilgim şarkı söylemeye kaydı: soprano oldum. Fiziki esnekliğim de yogaya yönlendirdi beni. Sonra da bale izlemekten keyif alan bir izleyiciye dönüştüm.
Kızım
dünyaya gelip de biraz büyüyüp kendi doğası ortaya çıkınca, benden çok farklı
olduğunu anlamam zor olmadı. Benden çok daha hareketli, enerjik ve aktif bir
doğası var onun. Artık 7 yaşında olmasına rağmen hala bir saniye bile
yerinde duramayan bir halde sürekli oradan oraya hopluyor. Yürümeye başladığı
andan itibaren hep koşan, 2.5 yaşında gündüz uykularını ve bebek arabasını
bırakanan bir hareketlilik, siz düşünün artık...
Durum
bu olunca biz de onu bu enerjisini yönlendirebileceğimiz bir iki aktiviteye
başlatmak istedik küçük yaşta. Çocukken çok ilgimi çeken ve benim doğama hayli uygun olan bale bunlardan biri olamazdı; çünkü yavaş seyri sürekli hoplamak
zıplamak isteyen kızımın doğasına çok tersti. O nedenle bu konuda herhangi bir
yönlendirme yapmadım ona. Ancak yuvada bale dersleri olunca Dalya da diğer
arkadaşları ile birlikte bale yapmak istedi. Böylelikle Dalya’nın bale serüveni
başladı. 3 yaşında yuvada başlayan bale 3.5 yaşından sonra bale okulunda devam
etti. Dönem dönem sıkıldı, dönem dönem sevdi ama bir şekilde devam etti.
Dün de Royal Academy of Dance’da (Kraliyet Dans
Akademisi) ilk bale sınavına girdi. Royal Academy of Dance (RAD) dünyadaki en
etkili dans organizasyonlarından biri. RAD sınavları dünya çapındaki klasik
bale standartlarını belirlemenin yanı sıra dans eğitimi ve dansta “Sürekli
Mesleki Gelişim”de dünya lideri. 1920’de dans eğitiminde standartları
belirlemek için kurulan RAD, şu an 36 ofis ve 14,000 üye ile 79 ülkede faaliyet
gösteriyor ve 250.000’i aşkın öğrenci onun ders programı üzerinden sınava tabi
tutuluyor.
Durum
bu olunca ve isminde “Kraliyet” sözcüğü yer alınca insan haliyle gözünde
büyütüyor bu kurumu. Ama pek tabii ki çocukların gözünde bu daha çok fiziki
anlamda oluyor. Nitekim heyecanla sınava gittiğimiz RAD binasını
görünce Dalya “aaa bu kadar küçük müymüş” diye sordu bana. “Koskoca” RAD’ın minicik giyinme odasında tıkış tepiş
giyinirken, gözler acıdan ağlamaklı bir şekilde sıkıca yapılan bale topuzları,
pembe kurdeleler ve kostümler ile yine bir anda havaya girmişlerdi kızlar.
Degas’nın tablolarındaki balerin görüntüleri her köşedeydi adeta. Yaşadıkları
şeyin özelliğinin farkında olmayan minik güzellikler bir çırpıda girip çıktılar
sınavdan. Heyecandan eser yoktu; varsa yoksa hoplamak, zıplamaktı. Biz anne ve
babalar da koşuşturmadan yorgun ama bu güzel deneyimden memnun onları izlemekle
meşguldük.
Bale
sevmeden yapılacak bir şey değil. Çünkü yaş küçükken oyunla başlıyor ama ilerledikçe
disiplin seviyesi artıyor. Doğru teknikle dans etmenin yanı sıra sürekli pratik
yapmak ve zerafet tonunu da katmak gerekiyor. O nedenle Dalya ileride baleye
devam eder mi? Bilmiyorum. Çok da önemli değil. Benim için şu ana kadar baleden
aldığı müzik ve dans ahenki, duruş tekniği bile yeterli; ömrü boyunca onu
taşıyacağına eminim. Gerçekten sevdiği bir hobiyi devam ettirmesini isterim ama
baleyi gerçekten seviyor mu? Emin değilim. Geçenlerde çok severek yaptığı
cimnastikle baleyi mukayese etmesini istedim ondan. O da “anne ben cimnastikte
koşup hoplamayı seviyorum, ama balede böyle yavaş yavaş dans etmek gerekiyor ya
işte onu sevmiyorum” dedi.
Kendisini bu kadar tanıyıp bilmesi çok hoşuma gitti. Ben de farkındayım bunların. Annesinin bale sevdasının ona geçtiğini düşünmüyorum; ama pembe kurdeleli, topuzlu, süslü kostümler dünyasından kendi isteğiyle ne zaman ayrılmak isterse o zaman bunu yapsın istiyorum. İlgisi ve yeteneği doğrultusunda her türlü seçimini desteklemeye hazırım; ancak buna kendisi karar vermeli... Sevgilerimle...
Kendisini bu kadar tanıyıp bilmesi çok hoşuma gitti. Ben de farkındayım bunların. Annesinin bale sevdasının ona geçtiğini düşünmüyorum; ama pembe kurdeleli, topuzlu, süslü kostümler dünyasından kendi isteğiyle ne zaman ayrılmak isterse o zaman bunu yapsın istiyorum. İlgisi ve yeteneği doğrultusunda her türlü seçimini desteklemeye hazırım; ancak buna kendisi karar vermeli... Sevgilerimle...
Çocukların merakları çok hızlı değişiyor. Biz de jimnastikle başladık, buz pateni, piyano derken kızımız voleybolcu oldu. Sonra bateri, derken şarkı söyleme merakı başladı. Yaşı 20 oldu. Daha nelere merak sarar bilmiyorum. Mehmet
YanıtlaSilYorumunuz için teşekkürler Mehmet abi.Evet ilgileri çok hızlı değişiyor çocukların.Dalya daha küçük ama herşeyi yapmak istiyor :) Tuna'nın ilgi alanlarının hepsi çok keyifli. Ona yeni keşiflerde bol eğlenceler diliyorum. Sevgilerimle...
YanıtlaSilTuba, ne guzel yazmissin, ozellikle son paragrafin da sanki benim hislerimi aktarmissin. Defne de RAD ogrencisi, henuz o kadar kucuk ki... Zaman gectikce su an aldigi keyfi alacak mi emin degilim. Yine de kendisi tamam diyene kadar ben de yanindayim. Ilk sinavi haftaya, Defne de olmayan heyecan bende var ;)
YanıtlaSilZarif ve kibar Dalya'ya kocaman opucukler ve yurege dokunan iki dakikada gecmise yolculuk yaptirabileb yazilar yazan anneye kocaman sevgiler...
Yorumun için çok teşekkürler Selin.Aynı heyecanı siz de yaşayacaksınız yakında. Bol şans Defne'ye, sana da bol sakinlik diliyorum. Sınavdan sonra RAD gözlemlerini paylaşırsın belki bizimle.Sevgilerimle...
Sil