Eskici var hanım, eskileri alırım... Hatırlar mısınız bu sesi geçmişlerde bir yerden? Bohçalı teyzelerin eve üşüşüp, eskileri şöyle bir gözden geçirip fiyat biçtiği, karşılığında da plastik leğen, kova vs verdiği günleri. Ben ilgiyle izlerdim bohçalı teyzeleri, renkli renkli plastik kovalarını, leğenlerini ve umarsız rahatlıklarını.
Eskileri pek sevmez bizim kultürümüz. Yeni yeni giyinmeyi
sever, yeni eşyalar sever, yeni evler, yeni modern binalarda yaşamak ister. Çok
köklü, çok eskilere dayanan tarih ve kültürümüze inat, sanki geçmişi yok etmek
ister gibi hep bir eskiyi yıkıp yenisini yapmak isteği mevcuttur bizim
memlekette. Kılık kıyafette de böyledir bu durum, ev eşyasında da. En fazla
kardeşinin, kuzenlerinin küçülen cici şeylerini giyer çocuklar o kadar. Bizler
böyle büyüdük. Ben bıraktığımda da farklı değildi Türkiye, şimdi nedir son
durumlar bilmiyorum. En son İstanbul’da bir taksi şöförünün cep telefonum
hakkında yaptığı yorum ülkemizdeki eskilere bakışa son noktayı koydu benim
gözümde "abla Türkiye'de bu telefonu kimse kullanmaz". Eskiyi sevmez
bizim millet.
İkinci el eşyalara o nedenle rağbet çok yoktur. Genelde
öğrenci evlerinde rastlanır veya antika merakı olan insanların evinde, yoksa
başkasının eskisi kullanılmaz pek. Ben de üniversite öğrenciliğim döneminde
arkadaşlarımın ısrarına gelerek, Ankara'daki Saman Pazar'ından koyu mavi renkli,
fitilli kadife bir ceket almıştım. İçime çok sinmemiş olsa da çok beğenerek
giymiştim o ceketi. O dönem hayli etkisinde olduğum Fransız kültürünü
yansıtıyordu tam anlamıyla. Sonraları ikinci el kitap ve CD aldığım da
olmuştur. O kadar...
Şimdilerde ikinci el piyasası öğrenciler arasında nasıl
bilmem ama şu bir gerçek ki, ülkemizde her türlü keseye uygun envai çeşit
kılık kıyafet ve mobilya bulunuyor artık. Bir de taksitli alışveriş imkanıyla
insanlar daha az tasasız alışveriş yapabiliyor ve canları sıkıldıkça eşya,
araba ve ev değiştiriyorlar gördüğüm kadarıyla.
Oysa durum çok farklı İngiltere’de. Hala yüz yıllık evlerde
yaşayan, eskiden at arabalarının geçtiği yolları herhangi bir değişiklik
yapmadan taşıtlı trafiğe uyarlayan, geleneklere, eskiye hayli düşkün olan bir
kültürde, doğal olarak, kullanılmış eşyaların satıldığı dükkanlar çok popüler.
Birisinin çöpünün bir diğeri için hazine (One man's trash is another man's treasure) olduğuna inanılan bu
kültürde, herkes eskilerini bir çantaya koyup kendisine en yakın ana alışveriş
caddesindeki ikinci el mağazasına götürüyor. Ev eşyası, kılık kıyafet, mutfak
eşyası, oyuncak, kitap, cd, puset, bebek yatağı, bisiklet, scooter aklınıza
gelebilecek herşey var bu dükkanlarda. Kimisi daha az kullanılmış, kimisi ise
oldukça eski ama hepsi durumuna göre fiyatlanmış. Ama daha da güzeli ne biliyor
musunuz? Bu dükkanlar kar amacı gütmüyor, çoğu bir hayır kurumunun (charity)
yönetiminde, çalışanlar gönüllü ve elde edilen gelir hayır kurumuna veriliyor.
Yoksullukla mücadele için kurulan Oxfam, çocuklara yardım amacıyla kurulan Save
the Children, Octavia Foundation, Fara; kanser, kalp hastalığı, akıl sağlığı
hastalarına destek amaçlı kurulan Cancer Research UK, British Heart Foundation
ve Mind gibi hayır kurumları sözünü ettiklerim. Hiç kimseden zorla para
almadan, sadece kullanılmayan giyisilerin, eşyaların bağış edildiği, herkesin
ihtiyacını karşıladığı bir döngüde nihai olarak hayır kurumu için para
toplanılan bir mekanizma. Herkes aynı anda kazanıyor, hem maddi hem manevi
olarak.
Kültürel alışkanlıktan dolayı başta çekine çekine girdiğim,
bazılarında daha yoğun olan "eskilik" kokusuna direnmek için kimi
zaman burnumu tıkayarak gezdiğim bu dükkanlara zamanla benim de ayağım alıştı.
Ev eşyası konusunda eskiye çok merakım yok, kıyafet konusunda da az olsun temiz
olsun diye düşünürüm. Ancak kızım için bu mağazalar çok işe yaradı: yepyeni
CD’leri, kitapları, çok az kullanılmış oyuncakları üç kuruşa aldığımı bilirim.
Çocuklar oyuncakları ne çabuk tüketiyorlar bilirsiniz, hızlı büyüdükleri için
sürekli değişen ilgilerine göre oyuncak almak gerekiyor. O nedenle bu tür
ikinci el mağazalar bu şekilde değerlendirilmek için çok iyi bir kaynak
gerçekten.
Son aldığım ocak, fırın, su ısıtıcısından oluşan plastik
mutfak seti çok mutlu etti kızımı. Eve getirip kuvette bol sabunla yıkadıktan
ve ailemizin tamircisi, eşimin, arkasındaki vidaları söküp pillerini
degistirmesinden sonra kızımızın odasına koyduğumuzda yüzündeki mutluluk
ifadesi inanılmazdı. Artık kahvaltılarımız ve ikindi çaylarımız kızımdan.
Görüyoruz ki birisinin çöpü bir başkası için gerçekten hazineymiş...
Not: Bu yazı 18.11.2013'de Alternatif Anne'de yayınlanmıştır.
http://alternatifanne.com/birisinin-copu-bir-digeri-icin-hazinedir/
Yine çokgüzel bir yazı olmuş Tubacım tebrikler Sıdıka
YanıtlaSilTürkiye'de özellikle kullanılmış mobilyaları ve beyaz eşyaları elden çıkarmak son derece zordur. İhtiyacı olan kişi nasıl taşıtacağım dediği için, genelde taşıma masrafını da ödeyerek, eskilerden kurtulabilirsiniz. Küçülen çocuk elbiseleri daha kolay yerini bulur. Ülkemizde de yavaş yavaş kurumsal bazda eskilerin değerlendirilmesi başladı sanırım. Ankara Üniversitesinde giysi konusunda epey yardımcı olunuyor.
YanıtlaSil