18 Kasım 2013 Pazartesi

Birisinin Çöpü Bir Diğeri İçin Hazinedir


Eskici var hanım, eskileri alırım... Hatırlar mısınız bu sesi geçmişlerde bir yerden? Bohçalı teyzelerin eve üşüşüp, eskileri şöyle bir gözden geçirip fiyat biçtiği, karşılığında da plastik leğen, kova vs verdiği günleri. Ben ilgiyle izlerdim bohçalı teyzeleri, renkli renkli plastik kovalarını, leğenlerini ve umarsız rahatlıklarını.


Eskileri pek sevmez bizim kultürümüz. Yeni yeni giyinmeyi sever, yeni eşyalar sever, yeni evler, yeni modern binalarda yaşamak ister. Çok köklü, çok eskilere dayanan tarih ve kültürümüze inat, sanki geçmişi yok etmek ister gibi hep bir eskiyi yıkıp yenisini yapmak isteği mevcuttur bizim memlekette. Kılık kıyafette de böyledir bu durum, ev eşyasında da. En fazla kardeşinin, kuzenlerinin küçülen cici şeylerini giyer çocuklar o kadar. Bizler böyle büyüdük. Ben bıraktığımda da farklı değildi Türkiye, şimdi nedir son durumlar bilmiyorum. En son İstanbul’da bir taksi şöförünün cep telefonum hakkında yaptığı yorum ülkemizdeki eskilere bakışa son noktayı koydu benim gözümde "abla Türkiye'de bu telefonu kimse kullanmaz". Eskiyi sevmez bizim millet.
İkinci el eşyalara o nedenle rağbet çok yoktur. Genelde öğrenci evlerinde rastlanır veya antika merakı olan insanların evinde, yoksa başkasının eskisi kullanılmaz pek. Ben de üniversite öğrenciliğim döneminde arkadaşlarımın ısrarına gelerek, Ankara'daki Saman Pazar'ından koyu mavi renkli, fitilli kadife bir ceket almıştım. İçime çok sinmemiş olsa da çok beğenerek giymiştim o ceketi. O dönem hayli etkisinde olduğum Fransız kültürünü yansıtıyordu tam anlamıyla. Sonraları ikinci el kitap ve CD aldığım da olmuştur. O kadar...
Şimdilerde ikinci el piyasası öğrenciler arasında nasıl bilmem ama şu bir gerçek ki, ülkemizde her türlü keseye uygun envai çeşit kılık kıyafet ve mobilya bulunuyor artık. Bir de taksitli alışveriş imkanıyla insanlar daha az tasasız alışveriş yapabiliyor ve canları sıkıldıkça eşya, araba ve ev değiştiriyorlar gördüğüm kadarıyla.
Oysa durum çok farklı İngiltere’de. Hala yüz yıllık evlerde yaşayan, eskiden at arabalarının geçtiği yolları herhangi bir değişiklik yapmadan taşıtlı trafiğe uyarlayan, geleneklere, eskiye hayli düşkün olan bir kültürde, doğal olarak, kullanılmış eşyaların satıldığı dükkanlar çok popüler. Birisinin çöpünün bir diğeri için hazine (One man's trash is another man's treasure) olduğuna inanılan bu kültürde, herkes eskilerini bir çantaya koyup kendisine en yakın ana alışveriş caddesindeki ikinci el mağazasına götürüyor. Ev eşyası, kılık kıyafet, mutfak eşyası, oyuncak, kitap, cd, puset, bebek yatağı, bisiklet, scooter aklınıza gelebilecek herşey var bu dükkanlarda. Kimisi daha az kullanılmış, kimisi ise oldukça eski ama hepsi durumuna göre fiyatlanmış. Ama daha da güzeli ne biliyor musunuz? Bu dükkanlar kar amacı gütmüyor, çoğu bir hayır kurumunun (charity) yönetiminde, çalışanlar gönüllü ve elde edilen gelir hayır kurumuna veriliyor. Yoksullukla mücadele için kurulan Oxfam, çocuklara yardım amacıyla kurulan Save the Children, Octavia Foundation, Fara; kanser, kalp hastalığı, akıl sağlığı hastalarına destek amaçlı kurulan Cancer Research UK, British Heart Foundation ve Mind gibi hayır kurumları sözünü ettiklerim. Hiç kimseden zorla para almadan, sadece kullanılmayan giyisilerin, eşyaların bağış edildiği, herkesin ihtiyacını karşıladığı bir döngüde nihai olarak hayır kurumu için para toplanılan bir mekanizma. Herkes aynı anda kazanıyor, hem maddi hem manevi olarak.
Kültürel alışkanlıktan dolayı başta çekine çekine girdiğim, bazılarında daha yoğun olan "eskilik" kokusuna direnmek için kimi zaman burnumu tıkayarak gezdiğim bu dükkanlara zamanla benim de ayağım alıştı. Ev eşyası konusunda eskiye çok merakım yok, kıyafet konusunda da az olsun temiz olsun diye düşünürüm. Ancak kızım için bu mağazalar çok işe yaradı: yepyeni CD’leri, kitapları, çok az kullanılmış oyuncakları üç kuruşa aldığımı bilirim. Çocuklar oyuncakları ne çabuk tüketiyorlar bilirsiniz, hızlı büyüdükleri için sürekli değişen ilgilerine göre oyuncak almak gerekiyor. O nedenle bu tür ikinci el mağazalar bu şekilde değerlendirilmek için çok iyi bir kaynak gerçekten.  
Son aldığım ocak, fırın, su ısıtıcısından oluşan plastik mutfak seti çok mutlu etti kızımı. Eve getirip kuvette bol sabunla yıkadıktan ve ailemizin tamircisi, eşimin, arkasındaki vidaları söküp pillerini degistirmesinden sonra kızımızın odasına koyduğumuzda yüzündeki mutluluk ifadesi inanılmazdı. Artık kahvaltılarımız ve ikindi çaylarımız kızımdan. Görüyoruz ki birisinin çöpü bir başkası için gerçekten hazineymiş...

Not: Bu yazı 18.11.2013'de Alternatif Anne'de  yayınlanmıştır.
http://alternatifanne.com/birisinin-copu-bir-digeri-icin-hazinedir/


2 yorum:

  1. Yine çokgüzel bir yazı olmuş Tubacım tebrikler Sıdıka

    YanıtlaSil
  2. mehmet baydın18 Kasım 2013 14:05

    Türkiye'de özellikle kullanılmış mobilyaları ve beyaz eşyaları elden çıkarmak son derece zordur. İhtiyacı olan kişi nasıl taşıtacağım dediği için, genelde taşıma masrafını da ödeyerek, eskilerden kurtulabilirsiniz. Küçülen çocuk elbiseleri daha kolay yerini bulur. Ülkemizde de yavaş yavaş kurumsal bazda eskilerin değerlendirilmesi başladı sanırım. Ankara Üniversitesinde giysi konusunda epey yardımcı olunuyor.

    YanıtlaSil