11 Kasım 2013 Pazartesi

Londra'da Çocuklarımız Ne Yiyor?




Richmond’da köprünün hemen altında bir kafe vardır: "Tide Tables Cafe". Güneşli günlerde sandalyeleri Thames Nehri’ni görecek şekilde yan yana dizilir. İnsanlar da sıkış tepiş yer bulmaya çalışır hem güzelim nehir manzarasının hem de güneşin keyfini çıkarmak için. Sular yükselip de taşar kimi zaman gel-git etkisiyle, o zaman mahzur kalıp da nehir boyunda ilerleyemeyen insan manzaralarını izlemek düşer kafe sakinlerine.

2-3 sene önce yine güzel güneşli bir günde yalnız başıma kafede keyif yaparken Türkçe konuşan bir anne ve çocuk sesi çalındı kulağıma. İstemeden kulak kabarttım: “Oğlum ne yiyeceksin?”, kuşları kovalamakla meşgul olan çocuktan cevap yok. Anne tekrar sordu, “oğlum sana soruyorum, ne yemek istiyorsun?”. Kuşları kovalamaya ara veren oğlan çocuğu en sonunda cevap verdi annesine “bulgur pilavı”. Ve benim kahkaham takip etti bu diyaloğu. Benzer diyaloglar o sıralar bizde de o kadar sık yaşanıyordu ki, demek ki sadece benim kızım değilmiş geleneksel Türk ev yemeklerine düşkün olan diye düşünmüştüm.

İngiltere’deki yaşantımızda, anne ve babaların çocuklarını doyurmaktaki rahatlıkları baştan beri benim çok ilgimi çekti. Ne kahvaltıları bizimki gibi teferruatlı, ne de öğlen ve akşam yemekleri. Hiç öyle fokur fokur kaynayan tencereler yok onların ocaklarında. Günlük menü genelde şu şekilde: sabahları ağırlıklı olarak buğday, yulaf veya mısır gevreği ve süt veya yulaf ezmesi (porridge); öğlen peynirli veya salamlı üçgen sandviç; eğer sağlık konusunda duyarlı bir aileyse ara öğünlerde meyve veya sebze atıştırmalar (duyarlı değilse bolca cips); akşam yemeğinde sebzeli veya kıymalı makarna, sosis ve patates püresi, pizza veya donmuş gıdalardan tavuk veya kızarmıs balık (fish fingers denilen cocuklara uygun boyutlarda) ve patates kızartması. Restoranlarda da çocuk menülerinde aynı yemekler olduğu için çocuklar evde alışık oldukları yiyecekleri zorlanmadan dışarıda da  yiyebiliyorlar.

Oysa bizim için durum farklıydı. Şimdi çok doğru bulmasam da, Dalya'nın ek gıdayla geçmesiyle birlikte ona hep bizim yediklerimizden farklı, özel, daha besleyici, yemekler yaptık. Büyümesiyle birlikte özel yemekleri bıraktık. Memleketten ayrı olduğumuz için zaten evimizde özlediğimiz Türk ev yemeklerini yaptığımızdan, azar azar kızımıza da tattırmaya başladık evdeki yemekleri. Nereden bilebilirdik ki bunun sonucunda bizim evdeki menünün uzunca bir süre sabitleneceğini? Böylelikle yıllarca evdeki menü kıymalı karnabahar yemeği, etli nohut, kıymalı bezelyeli patates ve taze fasulye yemeği oldu. Bir çocuk için sevilmesi güç yemekler saydıklarım ama Dalya bizi şaşırtarak seviyordu işte. Sırf Dalya severek yiyor diye dönüp dönüp yukarıda saydığım yemekleri yapmaktan ve yemekten, bırakın yemek istemeyi artık görmek istemez hale geldik.

Yukarıda bahsettiğim kafe örneğinde olduğu gibi, şaşırtıcı bir şekilde, daha sonra tanıştığımız anne-baba Türk olan pek çok başka arkadaşın çocuklarında da aynı durum olduğunu gördük. Demek ki evde Türk yemeği yapılan ailelerin çocukları sanki hala Türkiye’de yaşıyor gibi tencere yemeklerini tercih ediyorlardı. Çocuğumuz sağlıklı besleniyor diye bu durum hoşumuza gitse de, restoranda veya kafede yemek yediğimiz zamanlar, Dalya alışık olmadığı yemekleri yemediği için, zorlanıyorduk. Oysa sürekli aynı ev yemeklerini yemekten sıkılan bizim için dışarıda yemek büyük bir değişiklikti. Biz de duruma şöyle bir çözüm bulduk: Dalya’yı evdeki sağlıklı ve besleyici yemeklerle besleyip dışarı çıkıyor, biz restoranda yemeğimizi yerken o da tatlısını yiyordu.

Zamanla menümüz zenginleşti. Köfte, makarna, sulu köfte de girdi menüye ve anneanne olduğu zaman mantı da eklendi. Yuvaya başlamasıyla öğlen yemeklerinde alışık olmadığı tatlarla tanıştı. Başta yemedi, belki de aç kaldı ama sabah kahvaltısı ve akşam yemeğini evden tam takviyeli aldığı için bu riski göze almıştık çünkü değişik tatlara alışması gerekiyordu. Yavaş yavaş alıştı. Hatta en favori yemeği fırında patates (jacked potato) ve fasulye (baked beans) oldu, dahası evde de bizden onu istemeye başladı. Bir de ikindi çayında (tea time) verdikleri tereyağlı kızarmış ekmeği çok sevdi. Okulla birlikte daha da genişledi zevkle yedikleri Dalya’nın, pizza, körili tavuk, gravy soslu biftek, balık ve patates kızartması (fish and chips) de eklendi menüye. Menü genişledikçe biz de hafta içi sağlıklı Türk ev yemeklerine devam ettik, hafta sonları da hep beraber dışarıda yiyebilir olduk.

Dalya 4.5 yaşındayken yaptığımız Fransa tatilimizde, muhteşem bir butik otelde kamp ocağıyla pişirdiğimiz yemeği (!) Dalya’ya yedirip sonra şık bir restoranda o tatlısını yerken yediğimiz akşam yemeğini hiç unutamıyorum. Oysa yakınımızda bir Türk esnaf lokantası olsaydı hiç zorluk çekmezdik. Ama ne yaparsın, Fransa’nın deniz mahsulleriyle ünlü bir bölgesindeydik işte. Üstünden iki seneden fazla geçmiş ve Dalya değişik tatlara alışmış olsa da, hala “en sevdiğin yemek ne” diye sorarsanız cevabı “nohut olur. Komik değil mi?...




5 yorum:

  1. Benim prensesimin iştahlı babası ve işi bilen annesi sayesinde damak tadı çokgüzel gelişti afiyet şeker olsun kuzuma

    YanıtlaSil
  2. Günümüzde obezite arttıkça bizim tencere yemeklerine rağbet artıyor . Siz aile olarak bunu çok güzel oturttunuz . Türkiye de olduğu gibi orada da kendi mutfağımızı devam ettirdiniz . Dalyacık bu özenle yıkanmış , pişirilmiş bu yemekleri nasıl yemesin ? Anne ve babası olarak sizi kutluyorum . Sevgiler .... Nezahat

    YanıtlaSil
  3. Mehmet Baydın12 Kasım 2013 12:23

    Nohuttan hamburger yapmayı deneyin...Sandviç ekmeği arasında, üstüne ev salçasından sos ve ev turşusu...Ama hamburger olmasın adı! Uydurun bir şey...Nohutburger, mesela...Maksat, "hamburgersiz" çocuk büyütmemek...Sağlıcakla kalın.

    YanıtlaSil
  4. Tubacigim,
    Sizin yöntemi çok tuttum! önce Dalya'ya sağlikli ve sevdigi yemekleri rahat ettigi ev ortaminda yedirdikten sonra sıra sizin sakin ve dertsiz(görece tabi ki:)) keyifli bir yemekten keyif almaniza geliyor. Biz Deniz'in hareketliligi ve cabuk sıkılmasindan dolayi restoran keyfine buyuk oranda veda ettik.
    "Nohut" cevabi beni cok guldurdu inan:)) balik, makarna, kofte daha bilindik cevaplar ne de olsa.
    Ilahi Dalya!...

    YanıtlaSil
  5. Iki kulturu cok iyi oturtmussunuz mutfakta. Nohut yemegi varken kim ister fish and chips'i(?) Afferin Dalya'ya.

    YanıtlaSil