Okul açılalı bir hafta oldu bugün ve
bende şimdiden ne tatil kaldı ne de dinlenme! Geçen haftanın güneşli günlerinin
kalmaması ve havanın tekrar hem soğuk hem de yağışlı olmasının da bunda katkısı
çok kuşkusuz. Haftasonu itibariyle kışlık ev kıyafetlerime bürünmüş olsam
da ben, Murat’ın evde parmak arası
terlik ve şortla dolaşma konusundaki inadı bile direnemedi acı gerçeğe.
Londra’ya kış geldi... Evet, dün sabah kaloriferleri yaktık ve evet Londra'daki
rutinimize döndük.
Bu sabah kafamda dinamit patlamış bir
halde uyandım. Dalya “anne” diye seslendiğinde ne gözümü açabiliyordum ne de
nereye bastığımı biliyor. Saate baktığımda seri bir şekilde hazırlanmamız
gerektiğini anladığımda Dalya için hiç de ilham verici bir görünümde olmadığımı
farkettim ve hemen şöyle bir enerjik tavır takındım. Bir anda çocuğunu çok
istekli bir şekilde okula götürmek isteyen bir anneye dönüşmüştüm bile. Onu zorla yataktan çıkarmaya
çalışmalar, okula gitmek istemediğini söylemesi durumunda önceden düşünülmüş
taktik eğlenceler uygulamalar, bir yandan çabuk olmaya çalışırken bir yandan da
yaşadığım stresi ona çaktırmama çabaları… Evet işte yine aynı rutin.
Saçını tararken işittiğim bin türlü
isyan ama ardından kendisini aynada gördükten sonra yüzündeki beğeni gülüşü.
Sonra kapının çalışı ve komşumuzun kızının gelişi. Evet bununla birlikte bütün
yaz unutmaya çalıştığım sabah rutinimiz tamamlanmış oldu. Arkadaşının varlığına
rağmen kahvaltısını bitirmesini sağlamak, “başka bir şey daha yiyebilir miyim”
veya “arabaya bir oyuncak alabilir miyim” sorularına direnip, hala kontrollü
ve sevimli olmaya özen göstererek, iki kızı evden çıkarmayı başarıp arabaya
oturtmak !!! Evet en zoru bu gerçekten, dışarıdan öyle görünmese de bu çok zor.
Sonrasında minicik bir zorluk daha var: tüm yağmurlu günlerde olduğu gibi
okulun yakınında arabaya park yeri bulmak. O da halloldu mu zaten gün bitti
sayılıyor.
İste böyle bir sabah koşturmasıyla
başlıyor çoğu okul günümüz. Onu sevgi dolu öpücükle sınıfın kapısına
bıraktıktan sonra ertesi günün sabahına kadar hiç bu şiddette olmuyor stres
katsayısı. (Desem de okul sonrası aktivitelerinin stresini başka bir
yazıma saklıyorum.)
İngiltere’de okullu düzen ailelere çok
yük getiriyor. Bunun en büyük nedeni okulların sabah 09.00’da başlaması ve
öğleden sonra 3 veya 3.20‘ de bitmesi. Türkiye’deki okul servisi hizmeti sadece
bazı özel okullarda var. Ancak onlar da çocukları evden alıp eve bırakmıyor,
önceden anlaşılmış bir noktadan alıp aynı yere geri bırakıyor. Çalışan ebeveyn için bu durum çok zorlayıcı
çünkü çocuğu okula bırakıp işe dönmek en iyi ihtimalle 10.00’u buluyor. Öğleden
sonra okul vaktinde alabilmek için ise 2-2.5 gibi işten çıkılması gerekiyor.
Bazı okullarda kahvaltı ve okul sonrası aktivitesi var. Bu ebeveynler için
güzel bir alternatif olsa da, maalesef bu imkan her okulda yok. O nedenle söz konusu saatleri yakalayabilmek
için çalışan ebeveynler ya kendi aralarında sabah/akşam iş bölümüne giderek iş
yerleriyle saatleri konuşup ayarlama yapıyorlar, ya arkadaş veya komşularıyla
günleri bölüşüyorlar, ya sabah okula bırakıp okul sonrası eve getiren bakıcıyla
anlaşıyorlar ya da çalışmıyorlar.
Ben Londra’daki yaşantımızda,
çalıştığım dönemde, kızımı sadece haftada bir gün okula bırakabiliyordum. İki
gün kızları Dalya ile aynı sınıfta olan komşu anne, bir gün komşu baba, bir gün
Murat ve bir gün de ben... İşin garibi düzen bu olduğu ve hemen hemen her çocuk
anne veya babası tarafından okula bırakıldığı için Dalya okuldaki ilk yılında
-ki 4.5 yaşındaydı- babası ve benim dışında birisi tarafından okula bırakıldığı her
gün sorun çıkarıyordu. Eminim eğer okul servisi uygulaması olsaydı ve tüm
çocuklar okul servisini kullanıyor olsalardı böyle bir sorunumuz olmazdı. Okul
sonrasında ise Türk bir ablamız vardı. O Dalya’yı alıp eve getiriyor ve ben
gelene kadar onunla ilgileniyordu. Dengeyi bu şekilde bulmuştuk.
Öyle ya da böyle 3. okul yılına girdik
işte. Bu senenin düzeninde iki kızı iki gün ben götürüyorum, iki gün komşu
anne, Cuma günleri ise -hava izin veririrse tabi- şenlikli bir şekilde hep
beraber okula yürümeyi planlıyoruz.
Planlar böyle bakalım gerçekler nasıl olacak?
Hep birlikte göreceğiz ...
Sevgilerimle…
Kolay gelsin Tubacım.Bizde benzer koşuşturmacalar yaşıyoruz.Daha doğrusu Tuna ile zorlu bir haftayı geride bıraktık.Tuna bizi beklemediğimiz şekilde zorladı ve zorlamaya da devam ediyor,umarım bu süreç en kısa sürede sonlanır.Hepinizi sevgiyle kucaklıyorum.Dilara..
YanıtlaSilOkullarin acilmasi ile bizde benzer kosusturmacalari TR'de yasasakta anlasilan o ki Londra'da Dalya'nin okul mecaralari tam bir seremoni seklinde devam ediyor:) okurken bir an o kosusturmacanin icersinde buldum kendimi Tuba'cim;) tebrikler once boyle samimi ve icten paylasim icin!
YanıtlaSilAslinda soz konusu cocuklarimiz olunca onlarin mutlu ve huzurlu olduklarini gormek ebeveyn icin en buyuk tatmin oluyor ve her turlu fedakarlik kendiliginden yapiliyor degil mi!
Bakalim daha ne maceralarini gorecegiz hep birlikte..
Nezahat tayfun.
YanıtlaSilBirtanem bu yazınla beni yıllar öncesine götürdün.sabahları nasıl koşuşturma yaşardık.bunlar çok güzel şeyler ....bütün ailelerin yaşadıklarını çok güzel yansıtmışsın . Kolay gelsin , sevgiler.....