23 Eylül 2013 Pazartesi

Yeni Bir Hayat




Her çocuk için yaz tatilleri çok değerlidir. Benim için de öyleydi. Okulu, yazılıları, ödevleri, siyah önlükleri, kara tahtaları, tebeşirleri unutmaya yetecek kadar uzunluktaydı yaz tatillerimiz. Ama yaz tatillerini benim için daha özel kılan hemen hemen her yaz bizden hayli uzakta küçük bir kasabada yaşayan anneannemi ziyarete gitmemizdi. Kışları aylarca karlar altında olan, yazları ise yeşillikler içinde kelebeklerin uçuştuğu, dağ eteğinde masalsı bir kasabada, o dönem bana köşk gibi görünen bir ahşap evde geçerdi yazlarımız. İştahsız bir çocuk olan ben bile, bahçede yapılan gözlemeler, su börekleri ve özellikle bayram için yapılan baklava kokularına dayanamayarak bırakıverirdim kendimi anneannemin muhteşem aşçılık ürünlerine. Kahvaltıda ceviz, bal ve tereyağıyla çok lezzetli olan ‘lokum’ (bazı yörelerde nokul) denilen çörek, tatlılardan un kurabiyesi ve yemeklerden mantı en favorilerimdi. Kış aylarında, her ne kadar, annem anneannemin lezzetini evimizde sürdürmeye çalışsa da yaz tatili tadını yakalamak mümkün olamazdı.

Seneler sonra, tadı damağımızda kalan bir Paris gezisi sonrası, Londra’daki evimize döndüğümüzde yaşadığım bir rahatsızlık sonucunda, bu çok sevdiğim lezzetlerden hayatım boyunca uzak kalmam gerekeceğini söyleseler, o zamanlar, tabii ki inanamazdım. Ancak durum gerçekten böyle oldu.  Göğüs kafesimdeki şiddetli ağrı, nefes alamama, kollarda ve ellerde uyuşma ile kendini gösteren, kan testleri ve endoskopi ile teşhis konulan ve hayatım boyunca benimle olacağı söylenen hastalık daha önce adını bile duymadığım çölyak hastalığıydı. Doktorla konuştukça zor bir dönemin beni beklediğini anladım. Benim için yepyeni bir hayat başlıyordu artık, sevdiğim pek çok lezzetin içinde bulunan glutene veda etme zamanı gelmişti.


Neymiş Bu Çölyak?

Çölyak bir bağışıklık sistemi hastalığı. İnce bağırsağın, gluten adlı proteine karşı ömür boyu süren ve kronikleşen tepkisi. Buğday, arpa, çavdar ve yulafta bulunan gluten, çölyak hastalarında ince bağırsakta tepki oluşturarak besinlerin emilimini sağlayan " villüsleri " tahrip ediyor. Bunun sonucu olarak hiçbir besin kana karışamadığından, büyüme yavaşlıyor ve kişi tüm hastalıklara karşı güçsüzleşiyor.

Çölyak geçici bir hastalık değil, hayat boyunca devam ediyor; ayrica genetik bir hastalık yani ailevi kalıtım söz konusu. Hastalık yaşamının herhangi bölümünde ortaya çıkabiliyor, kimi kişilerde çocukluk, kimilerinde ergenlik, kimilerinde ise orta yaş grubunda.

Şikayetler herkeste farklı olabilse de genellikle karında şişkinlik hissi, halsizlik, ishal, mide bulantısı, kabızlık, baş ağrısı,baş dönmesi, uyuşma, nefes sıkıntısı çekmek ve geğirme isteği olarak kendini gösteriyor. Kimi hastalarda bu sıkıntılar yoğun olarak yaşanıyor, kimisinde hafif, kimisinde ise belki hiç olmuyor. Çölyak hastalığının kesin tanısı ancak deneyimli bir gastroenterolog tarafından yapılan kan tahlilleri ve ince bağırsak biyopsisi ile tanımlanıyor.


Tanı konulduktan sonraki aşamada uyulması gereken tek tedavi yöntemi, glutenden uzak durmak. Tedavi edilmeyen çölyak hastalığı kansızlık, kemik erimesi ve daha ileri durumlarda bağırsak kanserine veya karaciğer rahatsızlıklarına neden olabiliyor. 

Gluten, buğday, arpa, çavdar ve yulafta bulunduğu için çölyak hastalarının bunlardan yapılan ekmek, makarna, pasta, börek, bisküvi ve benzeri çok sayıda gıdayı yememeleri gerekiyor. İşin ilginç yanı ince bağırsakta tahribata yol açarak hastalıklara neden olabilmesi için bir çay kaşığı un, buğday ya da bulgurun sekizde biri yeterli. O nedenle bu konuda yaşam boyunca dikkatli olunması gerekiyor.

Glutensiz Diyet ve Ben

Çölyakla ilgili gerçekleri öğrenmiştim. Öyle görünüyordu ki, çocukluk yazlarımın tüm lezzetleri, Ramazan pidesi, lavaş, erişte, lahmacun, kısır, bulgur pilavı, memleketten uzakta kalınca daha da bir düşkün olduğum Osmanlı tatlıları şekerpare, revani hepsine uzaktan bakmam gerekecekti artık. Gerçekten uzunca bir süre karaları bağladım ne yiyeceğim diye. Diyetisyenle bir iki görüşme ve bolca okuma sayesinde neleri yiyemeyeceğimi öğrendim. Öğrenmesine öğrendim ama uygulamak hiç de kolay değildi tabi. Hala tam düzelmemiş olan nefes durumum, dört aylık hamile gibi şiş karnım ve halsizliğimden kurtulmanın başka yolu yoktu. Diyete başlamam gerekiyordu ve başladım.

İşe her aldığım yiyeceğin ambalajını ve içindekiler listesini ciddi anlamda okuyarak başladım. Sadece bu bile başlıbaşına bir işti. Üye olduğum bir çölyak sitesinden bana gönderilen el kitabını sürekli yanımda taşıyor, bilmediğim bir katkı maddesi gördüğümde kontrol ediyordum. Evde pirinç ve sebze yemeklerine ağırlık verdim. İlk denediğim glutensiz ekmek ve tatlıları beğenmedim, ben de her defasında farklı markalar denedim ve damak tadıma uygun olanı buldum en sonunda. Hatta kendim evde de yapıyorum ara ara.

Çölyakla ilgili asıl zor olan bulaşma yoluyla vücuda giren gluteni engellemek. Kap kacak, tost makinesi, bıçak, doğrama tahtası bunların hepsinin glutensiz olduğuna emin olmak gerekiyor. Bizim evde bolca yemek yapılır ve de gluten içeren yemek de pişer, ben o yüzden kendi doğrama tahtamı ayırdım, ekmek kızartma makinesi ve tost makinesinde kullanmak üzere ekmek dilimi torbası aldım. Bulaşıkların iyi yıkanmış olmasına özen gösteriyorum, glutensiz yiyeceklerimi dolapta ayrı bir rafta tutuyorum ve glutenle temas etmemelerini sağlamaya çalışıyorum. Evdeki düzen çok önemli gerçekten. Başta hiç kolay değil ama oturtunca herşey tıkır tıkır işliyor. Hele bir de kendini tekrar iyi hissetmeye başlayınca bütün bu uğraşlar insana vız geliyor.

Bir diğer zorluk dışarıda yenilen yemekler ve tatiller. Ev yemeğini çok sevip özlesem de dışarıda yemek yemeği çok sever(d)im. Ayrıca benim için tatillerin en keyifli yanı yemek pişirmemek ve değişik tadlar denemek olmuştur hep. Çölyak maalesef benim bu iki zevkimi yok etti. Gerçekten bu hastalık hakkında bilgili personeli ve yemek seçeneği olan yerler çok az bulunduğu için artık bu durum tam bir lüks benim için. Başlarda daha zordu. Diyetin işe yaraması ve kendimi iyi hissedene kadar evde yemeği tercih ettim hep, bu şekilde adaptasyon sürecini geçirdik ama şimdi hangi restoranda neyi yiyebileceğimi biliyorum. Tatillere gelince, genelde tatillerimizi yemek yapabileceğimiz ev ortamı sağlayan alternatiflerle değerlendiriyoruz. Kızımız için de böylesi daha rahat olduğu için şimdilik bir sorun yok, zamanla bu konuda da gelişme kaydedeceğimize inanıyorum.

Karnımın şişliğinin inmesi, nefesimin normale dönmesi ve kendimi yeniden iyi hissetmem 6 ayımı aldı. Bu dönemde zaman zaman daha iyi, zaman zaman da -belki bulaşmadan dolayı- daha kötü olduğum günler oldu ama sonuç olarak glutensiz diyet bende işe yaradı.Şimdi bir yılı aşkın süredir glutensiz besleniyorum. Anneanne lezzetlerine düşkünlüğümden dolayı annem glutensiz undan mantı bile yaptı. Ben henüz o aşamaya gelememiş olsam da kendime pizza da yapıyorum bazen lahmacun da, dün süper bir muffin yaptım çok da lezettli oldu. Kısacası glutensiz hayatıma alıştım ve daha da önemlisi tekrar sağlığıma kavuştum. 

Bir sonraki yazımda “Glutensiz Diyet Sağlıklı mı?” sorusunu tartışıyorum.  

Sevgilerimle...


Referanslar












10 yorum:

  1. Cok guzel bir yazi. Sonunda colyak hastaligini anladim. Temel besin maddelerinin nasil da zararli olabilecegi colyak hastalari icin hayret verici.

    YanıtlaSil
  2. Birtanem , yazdıkların beni hep duygulandırıyor .bir tarafta çocukluk yılları , bir tarafta senin sıkıntılı dönemin ....sen gayretin , dikkatin ve sevginle bunun üstesinden geliyorsun . Aynı sıkıntıyı çekenleri çok güzel aydınlatıyorsun . Seninle gurur duyuyorum birtanem Nezahat.

    YanıtlaSil
  3. Çölyak denen hastalığı seninle öğrendik. Bu konuda sadece senin savaşman değil, arkadaşlarının , ailenin hatta sosyal hayatının, sağlık sisteminin de yaşamını kolaylaştırmak için gerekli adımları atması lzm ve seninle geçirilen yemek masalarında bu konudaki hassasiyetimizi artırmamız gerekir. Gluten free menülerin kolaylıkla erişilebilir olmasını diliyorum ve farkındalığımızı artırdığın için çok teşekkürler SadeceAnneyim.

    YanıtlaSil
  4. Tubacigim, glutensiz bir hayata gecis yapmak zorunda kaldigini biliyordum ama bu konuda soru sorarak sana artik yiyemediklerini ve hayatini buna adapte etmenin zorluklarini hatirlatmak istemedigimden soramadim inan ki. O yuzden bu yaziyla detaylari anlattigina cok sevindim. Ekmek tahtasina varincaya kadar ayirmak zorunda kalmis olman ve buradan bulasmalarin bile seni rahatsiz edebiliyor olmasi uzucu ama goruyorum ki bu yeni duzeni oturtmussun.Eminim zorlandiniz ailecek ama hepsi daha mutlu, ve saglikli bir Tuba icin. Kolayliklar diliyorum ve paylastigin icin tekrar tesekkur ediyorum canim.

    YanıtlaSil
  5. Tugbacigim, yazilarini Yesim ile zevkle okuyoruz. Seninle ve Murat'la belki de sadece bir veya iki saat konusabilme firsati bulmama ragmen, Londra'da tanidigim en zarif ailelerden biri olarak isminiz evimimizde surekli yankilaniyor.

    Hakan Akoglu

    YanıtlaSil
  6. Cok guzel bir anlatım. Bu hastalığı yaşayan birinden bilgi almak çok güzel. Melahat Aydın

    YanıtlaSil
  7. Çerkeş'in o yaz havasını ve lezzetli yemeklerini bize yeniden hatırlattın. Ama nefis. Hüseyin .

    YanıtlaSil
  8. Tubacim,
    Ne guzel anlatmissin colyak hikayeni. Cok gecmis olsun.
    Bu guzel yazilarinla sanki yanindaymisim gibi , uzakliklarin bir onemi yok.
    Yeni yazilarini dort gozle bekliyorum
    Solen

    YanıtlaSil
  9. Tuba, sana iyi sanslar dilerim. If you look at it on the bright side it is not a bad allergy to have. I sometimes wish I had it. :) berna

    YanıtlaSil
  10. Tuba'cım çölyak çölyak dedikleri şey demek buymuş! O kadar güzel anlatmışsın ki kafamda ufacık bile soru işareti kalmadı . Geçtiğin süreç hiç kolay olmamış. Ama senin gibi azimli, disiplinli ve organize birinin bu hastalıkla mücadeleden basarı ile çıkman beni hiç şaşırtmadı! Üstelik bunun üstüne kendi damak zevkine göre sevdiğin lezzetleri adapte etmen de eminim çölyak hastalarının karamsar bakışını aydınlatacaktır. Sen herseyin üstesinden gelirsin:) sevgiler
    Esin

    YanıtlaSil